Wednesday, March 25, 2015

ÇOCUĞUNUZUN YALAN SÖYLEDİĞİNDEN ŞÜPHELENDİĞİNİZDE NE YAPMALISINIZ?


Yazan: Amy Morin
Çeviren: Nur Polat


Herkes bazen yalan söyler. Karmaşık hayali hikayeler anlatıp, bunların gerçek olduğunda ısrar ettiğimiz çocukluk döneminden başlayıp, başımız derde girmesin diye yalan söylediğimiz ergenliğe ve günü kurtarmak veya bazı zorunluluklardan kurtulmak için beyaz yalanlara başvurduğumuz yetişkinliğe kadar, yalan doğamızın bir parçasıdır. Hatta bazı uzmanlar yalan söyleme becerisinin, çocuğun gelişiminde, 2 veya 3 yaş gibi erken dönemde ortaya çıkan önemli bir dönüm noktası olduğunu söyler. 

İlk defa çocuğunuzun size yalan söylediğinden şüphelendiğinizde, tabi ki aklınızdan bunlar geçmez. İhanete uğramış gibi hisseder, adeta suratınıza yumruk yemiş gibi olursunuz. Çözümün anahtarı, yalan söylemenin (özellikle de anne ve babaya) kabul edilebilir bir davranış olmadığını ve olumsuz sonuçlar doğurabileceğini çocuğunuza anlatmaktır. Şu da var ki, çocuğunuzun yalan söylediğini tespit ettiğinizde sergileyeceğiniz tutum ve sonrasında durumu ele alış şekliniz, çocuğunuzla ilişkinizde önemli bir rol oynayacaktır.


Eğer yalan söylediğinden emin değilseniz, şüphelenmekten vazgeçin


Eğer çocuğunuzun yalan söylediği konusunda emin değilseniz, şüphenizi bir kenara bırakın. Çocuğunuz gerçekte suçsuzken, siz yalan söylemiş olduğunu farzederek onu suçlarsanız, ilişkinize zarar vermiş olursunuz. Bu durumda, ona güvenmediğinizi düşünerek size olan inancını yitirebilir ve yalan söyleyip söylememesinin önemsiz olduğu hissine kapılabilir. Çocuğunuzu işlemediği bir suçla itham etmenizin, ilişkiniz üzerinde uzun sürecek olumsuz etkileri olabilir.


Yalan söylediğini teyit edin


Gerçeği öğrenmeye çalışırken çocuğunuza karşı fazla suçlayıcı olmayın. Eğer çocuğunuz itiraf etmeyi reddediyorsa ona daha fazla baskı yapmayın; gittikçe çıkmaza girdiğini düşünürek suçunu itiraf etmesi düşük bir olasılıktır. Bu durumda yapacağınız şey şudur; derin bir nefes alın ve ona, sadece neler olduğunu öğrenmeye çalıştığınızı fakat bazı sözlerinin size mantıksız geldiğini anlatın. Ondan bu konu üzerine biraz daha düşünmesini istediğinizi ve daha sonra onunla tekrar konuşacağınızı söyleyin. Bu onu, hatalı davranıışı üzerine tekrar düşünmeye sevk edebilir.

Tüm bunlar bir yana, eğer çocuğunuzun yalan söylediğinden kesinlikle eminseniz, onu daha fazla zor durumda bırakmanıza değmez. Ona yalnızca, olan biteni bildiğinizi ve doğruyu söylemediği için hayal kırıklığına uğradığınızı söyleyin ve konuyu kapatın. Çocuğunuz, sizi hayal kırıklığına uğratanın, yalan söylemesine sebep olan hareket değil, yalanın kendisi olduğunu görürse, bir dahaki sefere doğruyu söylemeyi tercih etmesi olasıdır. Bu konu üzerinde daha fazla durmayın.


Hatalı davranışından doğacak sorumlulukları üzerine almasını sağlayın


Çocuğunuzun size yalan söylemesinin altında yatan asıl sebebi bulmaya çalışın. Bu sizi kandırmak için bilinçli yapılmış bir hareket miydi, yoksa kızacağınızdan korktuğu için mi yalan söyledi? Belki de, birisinin duygularını incitmekten kaçındığı için bu yola başvurdu. Çocuğunuz, özellikle sizin de bunu yaptığınızı görüyorsa, kolaylıkla beyaz yalanlar uydurabilir. Muhtemelen, bunun sizi kızdıracağının tam olarak farkında değildir.

Araştırmalar, uygulanan ağır disiplin yöntemlerinin çocukları daha çok yalan söylemeye ittiğini göstermektedir. Bu sebeple, çocuğunuz yalan söylediğinde, katlanması gereken sonuçların onun için çok ağır olmaması konusunda dikkatli olmalısınız. Örneğin uygulanan fiziksel cezalar çocuğun, hatalarını gizlemek için daha çok çaba sarfetmesine ve böylece yalan söyleme ihtimalinin artmasına sebep olmaktadır. Yaptığı hatalı davranışa karşılık, daha etkili yaptırımlar düşünebilirsiniz; örneğin çocuğunuzun sahip olduğu bir ayrıcalıktan 24 saat boyunca mahrum kalması uygun olabilir. 


Dürüstlüğü ödüllendirin


Çocuğunuzun bir dahaki sefere doğruyu söylemesi için uygulayacağınız en etkili yöntemlerden biri, yalan söylediğini itiraf ettiğinde onu takdir etmektir. Gerçeği açıkça söyleyebilecek kadar size güvendiği için ne kadar mutlu olduğunuzu ona söyleyin. Tabi ki bu, yalan söyleyerek ört bas etmeye çalıştığı olayın sonuçlarından muaf olacağı anlamına gelmez. Çocuğunuz özür dilemeli, yanlışını düzeltmeli; kendi davranışlarının sorumluluğunu üstlenmenin gereklerini yerine getirmelidir.

Sonuç olarak hedefimiz, ebeveyn ile çocuk arasında güvene dayalı bir ilişki geliştirmektir. Bunun iki taraflı olduğunu unutmayın. Kendinizi çocuğunuza yalan söylemek konusunda serbest  hissetmemelisiniz; aynı şekilde, ailenin diğer fertlerine de. İki taraf da açık ve dürüst olduğu sürece, yalan barındırmayan bir ilişkinin serpilip gelişmesi mümkün olacaktır. 




Yazan: Amy Morin

Kaynak (İngilizce orjinal metin):






Tuesday, March 17, 2015

AYRILIK KAYGISI


Çocuğunuzla ayrılık anlarını kolaylaştıracak ipuçları:


Yazan: Robin McClure
Çeviren: Nur Polat

Bazı çocuklar yeni maceralara atılmak, yeni arkadaşlar edinmek veya kendilerine göz kulak olacak yeni biriyle vakit geçirmek için can atarlar. Bazıları ise anne veya babasından ayrılırken kaygı duyar, hatta korkuya kapılır. Bu durumda ne yapmalı?

İşte bu ayrılıkları daha sorunsuz atlatabilmeniz için birkaç ipucu.

• Yaşı çok küçük olsa bile, hayatınızda yapacağınız yeni bir düzenleme hakkında çocuğunuzla önceden konuşun ve yeni durumun nasıl olacağı konusunda onun da fikirlerini alın. Size yönelteceği tüm soruları cevaplayın. Geçici bir süre için ondan ayrılacağınızı ve mutlaka geri döneceğinizi ona açıklayın. Eğer döneceğiniz saati belirttiyseniz, sözünüze sadık kalın.

• Çocuğunuz yuva, okul veya bir bebek bakıcısıyla yeni bir düzene geçtiği ilk günlerde, kendinizi, bir süre onun yanında kalacağınız şekilde ayarlayın. Yeni düzenine alışma aşamasında sizin de bu sürecin bir parçası olduğunuzu gördüğünde, kendini güvende hissedecektir.

• Kendini daha iyi hissetmesi için sevdiği bir nesneyi, örneğin oyuncak ayısını veya battaniyesini yanında götürmesine izin verin. Bazı çocuklar yanlarında bir aile fotoğrafı taşımaktan da hoşlanabilir. Okuldan, bu gibi eşyaların getirilmesinde bir sakınca olup olmadığı konusunda önceden bilgi almayı unutmayın.

• Yeni bakıcısı veya öğretmeni ile çocuğunuzun duyguları hakkında konuşmalısınız. Mümkünse yeni düzene geçmeden veya okula başlamadan önce çocuğunuzun onlarla tanışmasını sağlayın. Çocuğunuza sizin yokluğunuzda kendisiyle bu kişinin ilgileneceğini anlatın.

• Çocuğunuza belirli bir süre onun yanında kalacağınızı, daha sonra gideceğinizi açıklayın ve bu planınızı uygulayın. Bakıcınız, çocuğunuzun siz gittikten sonra sakinleşeceğini söylediğinde, sözüne itimat edin. Bu hemen hemen her durumda geçerlidir; çocuğunuz siz oradan ayrıldıktan sonraki ilk birkaç dakika içinde her zamanki neşeli haline geri döner. Öğretmenlerin ve bakıcıların geri bildirimlere göre, alışma evresinde, ebeveynin çocuğun yanında gereğinden fazla kalması, çocukta güven duygusundan çok, kafa karışıklığı ve karmaşaya sebep olmaktadır. 

• Eğer şartlar müsaitse, çocuğunuzun bulunduğu odayı görünmeden izleyin. Çocuğunuzun ne kadar hızlı bir şekilde ortama ayak uydurduğunu kendi gözlerinizle görmek içinizi rahatlatacaktır.

• Günün sonunda çocuğunuzla biraraya geldiğinizde onu neşeyle karşılayın. Gün içinde yaptığı çalışmalara bakmak ve katıldığı etkinlikleri dinlemek için vakit ayırın. Çocuğunuz günü nasıl geçirdiğini sizinle paylaşmak isteyecektir. Biraraya geldiğinizde neşeli paylaşımlarda bulunmak, ayrılıktan duyulan üzüntüyü en aza indirmenin bir yoludur. 

• Ne kadar çabalarsanız çabalayın, bazen çocuğunuzun yeni düzene alışamadığı da olur. Eğer çocuğunuz her geçen gün daha öfkeli bir hale geliyorsa ve haftalar sonra dahi yeni düzene ısınamadıysa, başka seçenekleri değerlendirme vakti gelmiş olabilir. Yeniden bir düzen değişikliği yapmadan önce, çocuğunuzun uyum sağlayabilmesi için alınabilecek başka önlemler olup olmadığını görmek adına bir kez daha bakıcı veya öğretmeni ile görüşün. Sonuçta, çocuğu için en iyisini bilen anne babadır.


Yazan: Robin McClure

Kaynak (İngilizce orjinal metin):

ÇOCUKLARINIZA PARA KONUSUNDA BUNLARI ÖĞRETMEYİN!


Yazan: Andrea Travillian
Çeviren: Nur Polat


Oğluma her zaman para ile ilgili faydalı öğütler vermeye çalıştım. Böylece hayatta para konusunda benden daha iyi bir başlangıç yapabileceğini düşündüm. Fakat geçen gün bir arkadaşımla oturmuş sohbet ederken çocuklarımıza para ile ilgili hangi yanlış mesajları vermememiz gerektiğinden konu açıldı.

Bazen öğütlerimizdeki asıl temayı görmezden gelerek veya alttan alta gönderdiğimiz gizli mesajları fark etmeden onlara kimbilir neler öğretiyoruz?

İşte, para konusunda çocuklarımıza öğretmekten kaçınmamız gereken beş yanlış bilgi!

1- PARA İYİDİR VEYA KÖTÜDÜR


Para cansız bir nesnedir. Dolayısıyla iyi veya kötü sıfatlarını taşıyamaz; para sadece paradır.

Örneğin koltuk da cansız bir nesnedir. Koltuk hakkında iyi bir şeydir veya kötü bir şeydir şeklinde değerlendirme yapmak hiç aklımıza gelir mi? Veya ‘’koltuk şeytandır’’, diyen birini duyduğunuzu sanmam. Ancak birileri onu üstünüze iterse veya önünüzü kesmek için kullanırsa ‘’kötü’’ olabilir.

Para da işte böyledir, kullanan kişinin iyi ya da kötü olmasına bağlı olarak iyi veya kötü amaçla kullanılabilir. Bir kağıt para kendi başına şeytan olamaz.


2- PARANIZI HARCAMAYIP BİRİKTİRMELİSİNİZ


Çocuklara, para harcamayıp biriktirmeyi öğretmek zor değildir. Fakat onlara para ile ilgili öğretilmesi gereken tek şeyin biriktirmek olduğu düşüncesine bazen o kadar odaklanırız ki, bu konuda denge kaçabilir. 

Tüm paranızı biriktirirseniz hayatı kaçırırsınız. Çocuklarınıza sahip oldukları paranın bir kısmını biriktirirken bir kısmıyla da hayatın tadını çıkartmayı öğretmelisiniz. Unutmayın ki, hayatın içinde deneyimler kazanmak en az para biriktirmek kadar önemlidir. 

3- PARA HER ŞEYİ SATIN ALIR


Hayatta paranın size sağlayabileceği pek çok şey vardır. Öte yandan, hayatta paranın satın alamayacağı da pek çok şey vardır.

En son ne zaman çocuğunuzla karşılıklı oturup, onurlu olmak, saygı, sevgi, mutluluk, dostluk veya özgüven gibi konular üzerine konuştunuz? Tıpkı onu karşınıza alıp para biriktirmek, parayı yönetmek veya yatırım yapmak hakkında konuştuğunuz gibi, paranın hayatta bazı şeyleri satın alamayacağı konusunda da onunla sohbet etmelisiniz.

4- PARA KİMDEYSE GÜÇ ONDADIR


Bu, siz hiç farkına bile varmadan çocuğunuza öğretmiş olabileceğiniz bir bilgidir.

Örneğin eşiniz veya siz; ikinizden biri para kazanıyor ve paranın idaresini üstleniyorken, diğeri bir şey satın alırken her zaman ondan izin mi istiyor?

Ya da çocuğunuzun etrafında diğer insanları yönetmek veya onlar üstünde hakimiyet kurmak için parayı kullanan birleri  var mı?

Bu durum çocuğunuzun şu yargıya varmasına sebep olur: Parayı yöneten, diğer her şeyin kontrolünü de elinde tutar. Peki vardığı bu yargı çocuğu ne şekilde etkiler? İlerleyen zamanlarda sahip olduğu gücü daha çok para kimdeyse onun hizmetine sunarak kendinden ve bağımsızlğından taviz verebilir.
Aile gelirinizin idaresi konusunda eşler olarak eşit koşullarda hareket etmeye hassasiyet gösterin. Çocuğunuz parasal konularda bir ekip gibi hareket ettiğinizi gördüğünde, tüm kontrolün tek bir kişide olmadığını kavrayacaktır. Bu şekilde, aile içinde daha sağlıklı ilişkiler geliştirdiğinizi göreceksiniz.

5- PARANIN İDARESİ KONUSUNDA TEK BİR DOĞRU YOL VARDIR


Paranın sahip olduğu avantajlardan biri onu idare etmek ve artırmak konusunda çok sayıda yöntem olmasıdır. Paranızla pek çok farklı şekilde bütçe planlaması veya yatırım yapabilirsiniz. Aynı zamanda pek çok farklı yolla para kazanabilir ve para hakkında çok farklı yöntemlerle çocuğunuzu eğitebilirsiniz.  
Bu yöntemleri  kendi karakter yapınıza ve becerilerinize göre uyarlayarak kullanabilirsiniz. Fakat sıklıkla yapılan, bildiğimiz ne ise çocuğumuza da onu öğretmektir. Çocuğunuz bu alanda sizinle aynı eğilime sahip değilse problemler çıkabilir. Örneğin siz paranızla hisse senedi satın almayı tercih ederken çocuğunuz gayrimenkule yatırım yapmayı tercih edebilir.
Çocuğunuzun finansal konularda farklı bilgiler edinebileceği bir çevrede yetişmesine önem verin. Kendisi için en doğru yöntemi bulması bu şekilde mümkün olacaktır.

Parasal birikime sahip olmak için herkesin uyması gereken altın kural ise, kazandığından daha azıyla yaşamaktır.



Yazan: Andrea Travillian

Kaynak (İngilizce orjinal metin):







YAVAŞ EBEVEYNLİK


Yazan: Amy Morin
Çeviren: Nur Polat

2008 yılında New York’lu köşe yazarı Lenore Skenanzy ‘’9 yaşındaki Oğlumun Kendi Başına Metro ile Seyahat Etmesine Neden İzin Verdim’’ başlıklı bir makale kaleme aldığında Yavaş Ebeveynlik anlayışı basın dünyasını sarsmıştı. Hikaye ulusal medyada büyük yer tutarak, ülke çapında bu davranışın doğruluğu konusunda yoğun tartışmalara yol açtı.

Skenanzy, oğlunun metro hatlarını gösteren haritayı okumayı bildiğini ve yanında, ihtiyacı olduğunda kullanabileceği parası bulunduğunu açıkladı. Buna rağmen eleştiri ve tartışmalar, bu davranışının çocuk ihmali olduğu doğrultusunda devam etti.

Skenanzy bunun üzerine, anne babaları helikopter ebeveyn* olmamaları için uyarmak ve onları cesaretlendirmek için bir hareket başlattı. Çocukların etrafında aşırı koruma kalkanı oluşturmanın tehlikeleri konusunda uyarılarda bulundu ve kendi başına sağlıklı kararlar alabilen bağımsız bireyler yetiştirmek konusunda ebeveynleri cesaretlendirdi.

Daha sonraki yıllarda, pek çok farklı ebeveyn Yavaş Ebeveynlik yaklaşımlarıyla basında yer aldı. Sadece bir kaçında, Çocuk Koruma Hizmetleri çocuk ihmali olduğu düşüncesiyle olaya dahil oldu.

YAVAŞ EBEVEYNLİK İLE ÇOCUK İHMALİ ARASINDAKİ NÜANS


Bir çocuğun ne zaman yetişkin gibi sorumluluk alabileceği, örneğin metroyu yalnız başına ne zaman kullanmaya başlayabileceği sorusuna net bir cevap vermek zordur. Ayrıca, belli bir çevrede yaşayan aileler tarafından normal kabul edilen bir davranış, diğer bir çevrede ihmal olarak değerlendirilebilir. Bu tarz sorular üzerinde birçok fikir ayrılığı mevcuttur. Örneğin:

Bir çocuğa kaç yaşında evde yalnız kalması için izin verilmelidir?
Bir çocuk kaç yaşına geldiğinde, geceyi evde yalnız geçirmek için yeterince büyümüş sayılır?
Bir çocuğa kaç yaşında caddede tek başına yürümesi için izin verilmelidir?
Bir çocuk ebeveyninin gözetimi olmaksızın parkta tek başına oynayabilir mi?

Bir çocuk kaç yaşına geldiğinde küçük kardeşine göz kulak olma sorumluluğunu alabilir?

Bir aile 7 yaşındaki çocuğunun parka tek başına gitmesine izin verirken başka bir aile 12 yaşındaki çocuğu için bakıcı tutma ihtiyacı hissedebilir. Amerika’da bazı eyaletlerde bir çocuğun kaç yaşında evde yalnız kalabileceği veya kaç yaşında okula yalnız gitmesine izin verileceğini denetlemek için kanunlar bulunmaktadır fakat eyaletlerin çoğunluğunda bu tarz özel kanunlar bulunmaz. Bu konularda duruma göre değerlendirme yapmak ve karar vermek ailelere bırakılır. 


YAVAŞ EBEVEYNLİĞİN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ


Skenanzy, Yavaş Ebeveynliğin ihmalkar ebeveynlik anlamına gelmediği ve çocuklara özgürlük fırsatı sunarak ‘’çocuk olmalarına’’ izin verdiği görüşünü açık bir şekilde ifade etmektedir. 

İşte Yavaş Ebeveynliğin temel özelliklerinden birkaçı:


Yavaş Ebeveynler çocuklarının bolca plansız ve doğaçlama etkinlik içinde yer almalarına olanak tanır. Yavaş Ebeveynler, çocuklarını her gün keman dersinden çıkıp basketbol antrenmanına koşturdukları bir yarışın içine sokmaktansa, onları spontan etkinliklere yönlendirir. Örneğin, çocuklarının yetişkin dayatmasıyla öğrenecekleri tonla basketbol kuralı yerine mahalle arkadaşlarıyla birlikte yakalamaca oynamalarını tercih ederler.



Oyun oynarken doğa ile iç içe olmak önemlidir. Yavaş Ebeveynler çocuklarını eve kapanıp elektronik aletlerle meşgul olmalarındansa dışarı çıkıp oynamaya teşvik eder. Çocuklarının teknoloji olmadan da, bahçede veya çocuk parkında oynayarak kendi başlarına eğlenebilmelerini isterler.



Çocuklar bağımsızlıklarını elde eder. Yavaş Ebeveynler, çocuklarının bağımsızlıklarını kazanmasına olanak tanır. Böylece çocuklar gittikçe artan özgürlük ve sorumluluk duygusuyla büyüme fırsatı bulur. Bu yaklaşımın odak noktası, çocukların yeni şeyleri deneme ve zor görevlerin üstesinden kendi başına gelebilme yetisi kazanmasıdır.



Yavaş Ebeveynler korku ile hareket etmez. Yavaş Ebeveynlerin çoğu bisiklet sürerken kask takma gerekliliği gibi belli başlı güvenlik kurallarını uygulasa da, kazaların her yerde ve her durumda yaşanabileceğini bilirler. Ara sıra kendilerini yaralasalar bile, çocuk bahçesinde diledikleri gibi oynamalarının ve yeni şeyler denemelerinin çocukları için iyi olduğunu bilirler. 





Yavaş Ebeveynlik, kuralsız ya da ilgisiz olmak anlamına gelmez. Yavaş Ebeveynlik, çocuklar güvende olduğu sürece davranışlarının doğal sonuçlarını tecrübe etmeleri için onlara özgürlük tanımaktır. Bu aynı zamanda, sorumluluk sahibi yetişkinler olabilmeleri için ihtiyaç duydukları becerileri edinmelerini sağlamakla ilgilidir. 

Şüphesiz, çocuklara ne kadar özgürlük tanınması gerektiği konusunda birbirinden farklı görüşler vardır. Kimi aileler, zamanın kötüleştiği, bu devirde çocuğun tek başına sokakta oynamasının kötü bir fikir olduğu düşüncesinde birleşirken kimi aileler ise çocuğun gelişimi için asıl tehlikenin aşırı korumacı bir tutum sergilemekte yattığını savunmaktadır.


* İngilizce’de kullanılan helicopter parent (helikopter ebeveyn) deyimi, çocuğunu aşırı derecede koruyan anne-babalar için kullanılmaktadır.



Yazan: Amy Morin

Kaynak (Metnin İngilizce orjinali): 

http://discipline.about.com/od/typesofdiscipline/fl/What-is-Free-Range-Parenting.htm




Friday, February 27, 2015

SEVME KURAMI 

SEVGİ; İNSANIN VAROLUŞ SORUNUNA YANIT


Yazan: Erich Fromm
Çeviren: Nur Polat

''...Herhangi bir sevgi kuramının başlangıç noktası, insan ve varoluşu üzerine temellenmiş bir kuram olmalıdır. Sevgiye hayvanların yaşadığı şekliyle baktığımızda, onların kurduğu bağların sahip oldukları içgüdüsel donanımlara dayandığını görürüz; insanoğlundaki işleyişe döndüğümüzde ise bu donanımın sadece kalıntılarından söz edebiliriz. İnsanın varoluş problemi ile ilgili esas mesele şudur: İnsan hayvanlar aleminden ve içgüdüsel donanımlarıyla birlikte geldiği halde - her zaman bir parçası olmaya devam etmesine rağmen - doğasını aşarak, ondan kopmuştur. Geri dönüşü mümkün olmayan bir kopuştur bu. Cennetten – o, doğayla bir olma halinden – bir kere kovuldu mu, geri dönmek istese bile melekler çoktan alevli kılıçlardan duvarlar örmüştür. Bu durumda insanoğlu için devam etmenin tek yolu aklını geliştirmek ve tamamen kaybetmiş olduğu insan öncesi düzenin yerine yeni, insani bir düzen kurmaktır.

Tüm bir insan ırkı için geçerli olduğu gibi her birey, dünyaya gelişi sırasında, içgüdüsel olanın çizgileri belirgin dünyasından dışarı atılarak, ucu açık ve belirsiz olana doğar. Bu belirsizliklerle dolu dünyada kesinlik yalnızca geçmişten bahsettiğimizde sözkonusu olabilir; gelecek ile ilgili kesin olan tek şey ise ölümdür.

İnsanoğlu doğadaki diğer canlılardan farklı olarak akıl ve farkındalık sahibidir; kendi ve etrafındakilerin varlığının, geçmişinin ve geleceğe dair olasılıkların bilincindedir. Tek başına varolmanın ve bu varlığın kısa süreli olduğunun bilinci; kendi iradesi dışında doğmuş olduğunu ve yine aynı şekilde öleceğini bilmek, sevdiklerinden önce öleceğini ya da kendisi hayattayken onların öleceğinin bilincinde olmak; yalnızlık; doğanın ve toplumun güçlerine karşı çaresizlik; işte tüm bunlar insanoğlunun ayrık varlığını katlanılmaz bir zindana çevirir. Bu zindandan dışarıya uzanarak bir şekilde diğer insanlarla ve dışarısı ile bağ kurarak kendini özgürleştirebilir; diğer türlü akıl sağlığını kaybetmesi kaçınılmaz olur.

Yalnızlık, kaygıya sebep olur. Aslına bakılırsa yalnızlık tüm kaygı bozukluklarının kaynağında yer alan sebeptir. Yalnızlık, bütünden ayrı olmak ve insana ait her türlü gücü kullanacak kapasiteden yoksun olmak anlamına gelir. Dolayısıyla yalnızlık çaresizliktir; dünyayı - insanı ve içindeki her şeyle birlikte - tam olarak idrak edememektir. Bu da dünya tarafından  çepeçevre sarıldığı halde buna karşı tepki verme yetisine sahip olamamak anlamına gelir...''


İngilizce metin: 
https://archive.org/stream/TheArtOfLoving/43799393-The-Art-of-Loving-Erich-Fromm#page/n21/mode/2up

Tuesday, February 24, 2015

TANIYOR MUSUNUZ:

Yüksek Duyarlıklı Çocuklar


Yazan: Anne Kangas, L.C.S.W., Family Services Director

Çeviren: Nur Polat

Çocuğunuz 'yüksek duyarlıklı' mı? 
Şu tarz yorumlarla karşılaşıyor musunuz: 'Ah, kızınız ne kadar da çekingen…' ya da 'Oğlunuz mutlu ve rahat görünmüyor, bu sizi endişelendirmiyor mu? Kesinlikle çok endişeli bir hali var.' Ya da belki kimseden herhangi bir yorum duymadınız fakat kızınızın duygularının kolaylıkla incinmesi veya oğlunuzun onunla alay edildiğinde altüst olması sizi düşündürüyor. Belki içten içe diyorsunuz ki, keşke bu kadar hassas… bu kadar duygusal… veya bu kadar çekingen olmasaydı.

Yüksek Duyarlıklı Çocuklar ve Yüksek Duyarlıklı Kişiler adlı kitapların yazarı Dr. Elaine Aron, yüksek duyarlıklı kişiler üzerine yaptığı çalışmalara 1991 yılında başladı. Yetişkinler ve son olarak  da çocuklar için geliştirdiği anketler üzerinden binlerce kişiyle yaptığı görüşmeler sonucunda anladı ki, bu insanlar – yaygın olan kanının aksine - ne nörotik, ne depresif ne de çekingendiler. Onlar doğuştan özel bir duyarlığa sahip kişilerdi.

YÜKSEK DUYARLIK nedir?

Yüksek duyarlıklı kişiler daha çok fark eder, daha çok yansıtır, daha çok hissederler ve aşırı uyaran ortamlardan kaçınırlar. 
'Düşünmeden ve hızla hareket eden, farkındalığı az olan insanlara kıyasla bu kişiler çevrelerinin daha fazla farkında olmaya ve harekete geçmeden önce derinlemesine düşünmeye eğilimli olarak dünyaya gelmişlerdir.' der Aron. Görünen o ki, beyinleri bilgi işleme sürecini derinlikli bir şekilde gerçekleştirmekte; bunun sonucu olarak da yüksek duyarlıklı çocuklar ve yetişkinler, empati yeteneği yüksek, zeki, sezgileri kuvvetli, yaratıcı, dikkatli ve özenli olma eğilimi göstermekteler. 'Yüksek ses' ya da aynı anda gelen çok sayıda uyaran onları kolaylıkla bozguna uğratabilir; buna maruz kalmaktan kaçındıklarında ise içe kapanık, ürkek ve 'oyun bozan'olarak tanımlanırlar.  Aşırı uyaranla dolu bir ortama maruz kaldıklarında 'mutsuz' ve 'aşırı hassas' görünürler.

Doğadaki her tür, kendi içinde, farklı mizaçların belirtilerini gösterir. 
Geniş yaşam yelpazesinde, bütün canlı türlerinin, kendi içinde 'mizaç' farklılıkları barındırdığını biliyor musunuz? Bunlar birer bozukluk ya da noksanlık değil, belirli bir amaca hizmet etmek üzere evrilmiş farklılıklardır. Pek çok hayvan türünde birbirinden farklı iki 'kişilik' ya da cinsle karşılaşırız: BASKIN (geniş grup) ve ÇEKİNİK (küçük grup). İlki direkt harekete geçen iken diğeri olup biteni anlamak için durandır. Hareket halinde işe koyulan ve oturan ayrımını fark ederiz. Bu neden böyledir? Biyologlar bunun, türün devamlılığına katkı sağlayan bir gereklilik olduğunu ileri sürmekteler. Baskın olanlar öne atılıp otları yemeye koyulmuşken, çekinik taraf, pusuya yatmış bekleyen bir yırtıcı hayvan olup olmadığını gözlemektedir. İnsan grupları içinde, bizi yukarı taşıyacak ve bir şeylerin gerçekleşmesini sağlayacak, hareket odaklı, risk alabilen maceraperestlere ihtiyacımız var.  Ama aynı zamanda, durup derinlemesine düşünebilen, tüm olasılıkları ve potansiyel tehlikeleri göz önünde bulundurarak dikkatini yoğunlaştırabilecek duyarlı kişilerin varlığı da gerekli. Burada ne iyi var ne kötü, daha iyi olan ve en iyi de yok. Bu ikili birarada olduğunda anlamlı. İkisine de ihtiyacımız var!




YÜKSEK DUYARLIKLI ÇOCUKLAR…

- Kolaylıkla altüst olabilir
- Yeni durumlar karşısında temkinlidir
- Daha farkındadır (değişikliklerin, inceliklerin, ilişkilerin,diğer insanların ruh halleri ve   ifadelerinin)
- Fark ettiği şeyler üzerine daha çok düşünür
- Zengin bir iç dünyasına sahiptir
- Yoğun hisseder
- Empati kurma özelliği alışılmadık derecede yüksektir
- Sezgileri kuvvetlidir
- Özenlidir
- Son derece yaratıcıdır
- Son derece uyumlu ve naziktir - aşırı uyaran sebebiyle bozguna uğradığı zamanlar haricinde
- Ürkek, çekingen, endişeli ve mutsuz biri haline dönüşme potansiyeli taşır
- 'Farklı' olarak dikkat çekebilir



'Dur ve Kontrol et' Sistemi

Yüksek duyarlıklı insanlarda çok aktif çalışan bir ‘’davranışsal engellenme sistemi’’ vardır. İlerlemeden önce durur ve geçmişte endişe verici bir deneyim bulunup bulunmadığına bakmak için hafızalarını kontrol ederler.

Bu kişilerde beynin sağ tarafı (frontal korteks) daha aktif çalışır. Beyninin bu kısmına daha çok kan giden bebekler potansiyel yüksek duyarlıklı çocuklardır.

Yüksek duyarlıklı olmayan kişilerde ise güçlü bir 'davranışsal harekete geçme sistemi' çalışır. Onlar daha çok, güçlü bir 'haydi!' mekanizmasına sahiptirler.



...devam edecek




Yazan: Anne Kangas, L.C.S.W., Family Services Director 
Kaynak: Elaine Aron, Ph.D. The Highly Sensitive Child—Helping Children Thrive When the World Overwhelms Them. Broadway Books, 2002.





DID YOU KNOW? 

The Highly Sensitive Child


Is your child “highly sensitive”? 

Do you hear comments like: “Oh, your daughter is so shy...” or “Don’t you worry that your son isn’t more happy and carefree? He sure seems to worry a lot.” Maybe nobody else says anything, but you worry that your daughter seems to get her feelings hurt so easily, or your son melts down when he is teased. Perhaps you secretly wish your child wasn’t so intense...so emotional...or so slow to warm up.


Elaine Aron, Ph.D., author of The Highly Sensitive Child and The Highly Sensitive Person began studying highly sensitive people in 1991. She researched and interviewed thousands of individuals, eventually honing a questionnaire for adults and one for children. Contrary to what many people think, highly sensitive people are not neurotic, depressed or shy, as many folks think. They have been that way since birth.

What Is HIGH SENSITIVITY?


Highly sensitive people notice more, reflect more, feel more, and avoid overstimulation

They are “born with a tendency to notice more in their environment and deeply reflect on everything before acting, as compared to those who notice less and act quickly and impulsively,” insists Aron. 
Their brains seem to process information more thoroughly. As a result, highly sensitive children and adults “tend to be empathic,
smart, intuitive, creative, careful, and conscientious. They are more easily overwhelmed by ‘high volume’ or large quantities of input arriving at once. They try to avoid this, and thus seem to be shy or timid or ‘party poopers.’ When they cannot avoid overstimulation, they seem ‘easily upset’ and ‘too sensitive.’”

Every species shows evidence of different temperaments. 

Did you know that all across the spectrum of life, in every species, there are these sorts of “temperament” differences? They are not disorders or impairments. These distinctions have evolved to serve a specific function. In most animal species, we find two ‘personalities’ or breeds: the BOLD (larger group) and the SHY (smaller group). There are the ones who charge right in, and there are others who pause to see what happens. There are the “sitters” and the “rovers.” Why is this? Biologists insist this division increases the chance of survival of the species. The bold ones rush out to eat the grass, while the hesitant ones pause to see if there are any predators lurking. In humans groups, we need the action-oriented adventurers and risk-takers to push us to new heights and make things happen. But we also need the sensitive ones who are able to pause and reflect, to think carefully about consequences and potential dangers. There is no good and bad, no better and best. The two always work best in combination. We need both!

HIGHLY SENSITIVE CHILDREN...

- Become easily overwhelmed
- Are cautious in new situations
- Notice more (changes, subtleties, relationships, other’s people’s moods & expressions, etc.)...
- Think more about what they have noticed
- Have rich inner lives
- Feel things intensely
- Are unusually empathic
- Are highly intuitive
- Are conscientious
- Are exceptionally creative
- Are exceptionally cooperative and kind - except when overwhelmed
- Are more likely to become fearful, shy, worried, or sad
- May stand out as 'different'

The “Pause-to-Check System”


Highly sensitive persons have a very active “behavioral inhibition system.” They pause to check their memory to see if any past situations were threatening before they go forward.

The right side of their thinking brain (frontal cortex) shows more activity. Babies with more blood flow to this side of the brain are more likely to be highly sensitive children.

Non-highly sensitive folks have a stronger “behavioral activation system.” They have a stronger “go-for-it” mechanism.









ÇOCUĞUNUZA OKUMAYI SEVDİRMEK


Yazan: Kathryn Perkinson
Çeviren: Nur Polat

Çocuğunuzun kitap okumaktan zevk almasını sağlamak bir ebeveyn olarak yapacağınız en önemli şeylerden biri. Aynı zamanda sarfettiğiniz zaman ve enerjiye değecek bir yatırım.

Çocuklar okumayı okulda öğrenirler ve dolayısıyla bunu zevk alınacak bir aktiviteden çok ders çalışmakla bağlantılı sıkıcı bir iş olarak algılarlar. Ve okuma tutkusunu kaybederler. Oysa ki bu tutkuya (merak ve ilgiye) sahip olmak hayatları boyunca okuma ve okumayla bağlantılı tüm becerilerini başarıyla kullanmalarını sağlayacak bir mihenk taşıdır.

Kitapları ve okumayı sevmek konusunda çocuğunuzu cesaretlendirmek için kullanabileceğiniz tüm yöntemler içinde en etkilisi ona yüksek sesle kitap okumaktır. Bunu yapmaya ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi. Bir kaç aylık bir bebek bile bir kitabın resimlerine bakabilir, sesinizi dinleyebilir ve kalın kartondan sayfaları çevirebilir.

Çocuğunuzu kucağınıza aldığınız ve onunla bir hikayeyi paylaştığınız anları özel bir zaman dilimi haline getirin; bu özel zamanda televizyon veya telefon ile dikkatinizin dağılmasına izin vermeyin. İyi bir çocuk kitabı okurken kitaptan en az çocuğunuz kadar etkilendiğinizi gördüğünüzde şaşıracaksınız.

Çocuğunuz okumayı öğrendikten sonra ona yüksek sesle kitap okumaktan vazgeçmeyin. Bu dönemde, zaman zaman kitabı yüksek sesle kendisi okuması için onu cesaretlendirin. Beraberce paylaştığınız bu eğlenceli anlar devam ettikçe çocuğunuzun ilgi ve beğenisi gelişecektir.

Evinizde her zaman kitap, dergi ve gazetelerin bulunması çocuğunuzun bunu gündelik hayatın bir parçası olarak benimsemesine yardımcı olur. Sizin sık sık okuyor olmanız ve bundan keyif almanız bu algıyı daha da pekiştirecektir.

Çocuğunuz çok küçük de olsa, evde onun için bir veya iki raftan oluşan bir kütüphane oluşturabilirsiniz. Bunu yaparken kitapların kendi başına ulaşabileceği yükseklikte olmasına özen gösterin.

Kütüphanenizde bebekler için özel üretilmiş dayanıklı kitaplar bulundurabilirsiniz. Daha büyüdüğünde, kalın ciltli kitaplar için hala erken sayılsa da, ciltsiz ya da plastik kapaklı kitaplar uygun olacaktır. Küçük çocuğunuzun kitaplara dokunması, koklaması ve hatta tatması kitaplarla güçlü bağlar kurmasına yardımcı olur.

Sizin kitaplara yaklaşımınız çocuğunuzun tutumu için belirleyici etkendir. Çocuklarınız sizi taklit eder; sizin keyifle okuduğunuzu, kitaplara nazikçe ve saygıyla yaklaştığınızı gören çocuğunuz da aynı davranışı sergileyecektir.

Birlikte yüksek sesle kitap okuyacağınız zaman ikinizin de seveceği bir kitap seçmeye özen gösterin; eğer okumaya başlayıp da kitabı sevmezseniz değiştirip ilginizi çekecek bir kitaba yönelin. Kitapçılarda o kadar fazla sayıda çocuk kitabi bulunuyor ki bu konuda seçim yapmak gerçekten çok zor.

Bu konuda önerilebilecek yaklaşımlardan biri ödüllü kitapları takibetmek olabilir. Amerikan Kütüphaneler Birliği tarafından her yıl verilen, çocuk edebiyatı dalında kaliteli eserlere dikkat çeken iki önemli ödül var: Caldecott İllustrasyon Ödülleri ve Newbery Yazın Ödülleri. Fakat şu var ki, her yıl yaklaşık 2500 adet yeni çocuk kitabı basıldığını düşündüğümüzde, bu ödüller tüm bu kitapların içinden sadece 2 tanesine verilmekte.

Öte yandan, kitap seçimi yaparken yardım alabileceğimiz başka platformlar da mevcut. Örneğin, ebeveynlere kılavuzluk etmesi amacıyla hazırlanmış şahane kitaplar olduğu gibi aynı zamanda Amerikan Kütüphaneler Birliği ve Kongre Kütüphanesi’nin tavsiye ettiği kitapların bir listesi de mevcut.

Fakat iyi kitabı seçmek konusunda en güzel desteği size en yakın kütüphanede bulabilirsiniz. Kütüphanelere aşina değilseniz bu konuda yardım istemekten çekinmeyin. Çocuk kütüphanesinde çalışmakta olan bir yetkili size en iyi şekilde yardım edebilecek kişisel donanmıma sahiptir; özellikle aramakta olduğunuz bir kitabı veya yüksek sesle okumaya en elverişli olanları; ya da belirli bir yaş grubu için önerilen belirli konular hakkındaki yayınları size kolaylıkla sunabilir.

Ayrıca kütüphanelerde yukarda bahsi geçen ya da kendi yayınladıkları türde kitap tavsiye listelerine ulaşmak mümkündür.

Buna ek olarak kütüphanenizden, düzenli olarak çocuk kitapları üzerine inceleme ve eleştiriler yayınlayan birtakım dergiler de temin edebilirsiniz; Horn Book ya da Booklist gibi. Bu sayede yeni çıkan ve takibe değer kitaplar hakkında fikir edinmiş olursunuz.

Ve sonuçta kendinizin veya çocuğunuzun ilgisini çekebilecek bir şeyler bulana kadar kütüphanede elinizin altında bulunan pek çok kitabı karıştırıp incelemek kadar da güzel bir şey yok.

Eğer çocuğunuz okul çağındaysa, okul kütüphanesinin malzeme çeşitliliği bakımından geniş bir yelpaze sunduğunu ve kütüphane yetkililerinin çocuk edebiyatı üzerine yetkin kişiler olduğunu aklınızda bulundurun. Çocuklarınızı okul kütüphanesinden dersleri için olduğu kadar, keyifle okumak için de kitap almaları konusunda yüreklendirin.

Yazan: Kathryn Perkinson

Kaynak: U.S. Department of Education

www.rif.org







GETTING YOUR CHILD TO LOVE READING


Author: Kathryn Perkinson


Helping your children enjoy reading is one of the most important things you can do as a parent and it's well worth the investment of your time and energy. 



Kids will learn reading skills in school, but often they come to associate reading with work, not pleasure. As a result, they lose their desire to read. And it is that desire—the curiosity and interest—that is the cornerstone to using reading and related skills successfully. 




By far the most effective way to encourage your children to love books and reading is to read aloud to them, and the earlier you start, the better. Even a baby of a few months can see pictures, listen to your voice, and turn cardboard pages. 




Make this time together a special time when you hold your kids and share the pleasure of a story without the distractions of TV or telephones. You may be surprised to find that a well-written children's book is often as big a delight to you as it is to the kids. 




And don't stop taking the time to read aloud once your children have learned to read for themselves. At this stage, encourage them to read to you some of the time. This shared enjoyment will continue to strengthen your children's interest and appreciation. 




Simply having books, magazines, and newspapers around your home will help children view them as part of daily life. And your example of reading frequently and enjoying it will reinforce that view. 

While your children are still very small, it's a good idea to start a home library for them, even if it's just a shelf or two. Be sure to keep some books for little children to handle freely. 




Include specially made, extra-durable books for infants, and pick paperbacks and plastic covers for kids who are older but still not quite ready for expensive hardbacks. Allowing little children to touch, smell, and even taste books will help them develop strong attachments. 




How you handle books will eventually influence how your kids treat them. Children imitate, so if they see that you enjoy reading and treat books gently and with respect, it is likely that they will do the same. 




When you read aloud together, choose books that you both like. If a book seems dull, put it down and find one that is appealing. There are, however, so many children's books in print that making the best selections may seem a formidable task. 




One approach is to look for award-winning books. There are two famous awards for children's literature made each year by the American Library Association that are good indicators of quality work: the Caldecott Medal for illustration and the Newbery Medal for writing. But these are given to only two of the approximately 2,500 new children's books published each year. 




Fortunately, there is a lot of other good help available. For instance, there are lists of books recommended by the American Library Association and the Library of Congress, as well as some excellent books to guide parents in making selections. 




The best help of all, though, is at your neighborhood library. If you are not familiar with the library, don't hesitate to ask for help. The children's librarian is trained to help you locate specific books, books that are good for reading aloud, and books on a particular subject recommended for a particular age group. 




The library also has many book lists, including ones like those mentioned above and probably some published by the library itself. 

In addition, your library will have several journals that regularly review children's books, including the Horn Book andBooklist. These will give you an idea of what's new and worth pursuing. 




And there's nothing like just browsing through the many books available at your library until you find ones that appeal to you and your kids. 




If your children are school-aged, keep in mind that the school library is an excellent source for a wide variety of materials and the school librarian is knowledgeable about children's literature. Encourage your kids to bring home books from their school library for pleasure as well as for their studies.


Author: Kathryn Perkinson

Source: U.S. Department Of Education

www.rif.org